ISIRGAN  OTU

 

Gül hem güzel hemde güzel kokulu bir bitkidir. Güzelliği kadarda iffetine düşkün bir güzel bitkidir. Dikenleriyle kendisine uzanan ellere karşı korunmaya çalışır. Ama herkesin elindedir. Dikensiz yerlerden tutup koparırlar. Isırganın gül gibi güzelliği yoktur. Ama ondan daha kıskançtır. İffetine, bağımsızlığına daha düşkündür. Gül gibi bir kaç büyük kuru hançerle değil; sayamayacağımız kadar çok ilaçlı yakıcı iğneleri ile uzananları ısırır. Pir Sultan Abdal  {İllada dostun gülü yaralar beni } diyordu. Isırgan acısına dayanırsanız sizi gül gibi yaralamaz. Belki müşfik bir hemşire(Aynı zamanda kızkardeş demektir.) gibi sizin bir çok hastalığınıza şifa olacak (enjeksiyonlar) iğneler yapar, hiç bir ücret almaksızın. Bemde Ak Erciyesin eteğinde otlar, ısırganlar içinde doğanlardandım. Kasabanın deyimiyle biraz aklım eripte bitkilerle tanıştığımda ısırganın ancak yakıcı bir bitki olduğunu biliyordum. Benim çocukluğumda toprak damlara kuru ot, kuru yapraklı meşe ve kavak, kuru diken loda (Yığınları) ları yapılırdı.

 

Kışın karın üzerinde yada içerde; meşe ve kavaklar dallarıyla, diken ise kürekle kıyılarak hayvanlara verilirdi. (Çeşitli otlardan karışık ) Otlara bazende saz otu ve yonca destek çıkardı. Ama hepside organik doğa ürünleriydi. Bunlardan harika bir organik süt ve arasırada olsa kesimlerdeki etin (Kurban Bayramları dahil) tadını ne bulmak nede unutmak mümkün.

 

İşte oyıllardaydı. Yıl 1962-63 gibi olmalı. İlkokul 2. sınıfa gidiyordum. Çocukluk arkadaşlarımla otlara önce yenilip yenilmeyeceği yönünden ilgi duymuştuk, büyüklerimizin etkisiyle. Sonrada çocukça bir istekle onlardan ilaç yapmayı düşünmüştük. Isırgan ilk göz ağrımdı benim. Sterilizasyonu ( Zararlı makroskopik ve mikroskopik canlıları uzaklaştırmak yada yaklaştırmamak), Hijyeni (Sağlık temizlik gibi ana koşulları yerine getirmek) bilmiyordum. Düzgün bir taşın üzeride topladığım ısırganları ezdim. Ezilmiş ısırganları boş bir şişeye sıktım. Yemyeşil suyu çıktı. Kapak bulamadığım için öylece kaldırdım. Bir kaç gün sonra evde bıçakla kalem açarken amcamın oğlu elini kesti. Çok kanıyordu. Bizde Isırgan suyundan sürelim istedik. Ama  Isırganın suyu uçmuş yeşil bir merhem kalmıştı. Onu eline sürdük. Sonrada elini çeşmede yıkadık. Kanın zerresi kalmamıştı. Kesilen yer kıpkırmızı olarak açık seçik görülüyordu. Ama hiç kan sızmıyordu. Aradan günler geçti. Kasabanın İlkokulundaydık. Teneffüse çıkmıştık. Sınıftaydım. Arkadaşlar geldiler. *Memet müdür seni çağırıyor..! * dediler. Müdür, beni niye çağırıyordu ki? Müdür; kavga edeni, cam kıranı, suç işleyeni çağırıdı. Çoğu kere cezalandırmak için. Bazanda okulun altındaki süttozu filan pişen yere kapatırlardı. Doğrusu bayağı korktum.Düşünüyordum. Cam kırmamıştım. Kimseyle döğüşmemiştim.Kitap okumayı çok seviyordum. Yazın müdürümüzden çok kitap alıyor; davarın sığırın peşinde okuyup geri getiriyordum. Acaba getirmeyi unuttuğum kitap mı vardı? Daha bir sürü şey düşünüyordum. Müdürün odasına gittik. Arkadaşlar * Öğretmenim işte doktoru getirdik * dediler. „Eyvah suçum bu.“dedim içimden. Acaba kim şikayet etmişti? İçerde beyaz önlüklü boğazında aletleri ( Sonradan steteskop olduğunu öğrendim ) alnında boncuk boncuk terleri olan bir doktor ve karşısında ayağının tabanından bayağı kan gelen bir öğrenci duruyordu. Doktor uğraşıyor, çabalıyor, çantasından ilaçlar çıkarıp sürüyor; sargı beziyle sarıyor, ama bir türlü kan durmuyordu. Gerek kanama gerekse, bizim Kızılörenin babaları gibi çarıklı erkan-ı harb (Bu bize Kazamız İncesu hakimlerinin taktığı addı.) öğrencileri doktoruda şaşırtmışlardı. „Öğretmenim! Bizim sınıfta doktor var. Çağıralım mı? „ Doktor kazamız İncesudan genel bir tarama için gelmişti. Acaba kendisinden sonra bir doktor daha mı gönderilmişti? Gerçi yoktu ki.. Sonra olsa bile araç yoktu. Ayrıca 15 km. de yol vardı. Bu şaşkınlıklar içinde idi. Eğer kan kaybı sürerse çocuğun sağlığı da tehlikeye girecekti. Doktor zor durumdaydı. „Sen kan durduruyormuşsun öyle mi? „ diye sordu bana. Bende çekine çekine evet dedim. Ama ilacım (Isırgan merhemi) evde (samanlıkta) saklıydı. Yaralı çocuğu eve götürmek gerektiğini söyledim. Bir kaç çocukla birlikte yaralı çocuğu (Yanlış hatırlamıyorsam o zamanki Belediye Başkanının oğluydu.) taşıdık. Eve gittik Isırgan merheminden bir parmak sürdüm. Çocuk „ Vay anam yandım! „ diye bağırdı. „  „Götürün çeşmede yıkayın!“ dedim. O zamanlar evlerde su yoktu. Çeşmede yıkandıktan sonra ayak tabanında kocaman bir yarık ortaya çıktı. Lastik ayakkabıyla kırık bir şişenin üstüne atlamıştı görmeden, hatırladığım kadar. Ama bu kocaman yarık yaradan toplu iğne ucu kadar bile kan sızmıyordu. Çocuğu götürdüğümüzde çok şaşırmıştı doktor. „Ne yaptın? Nasıl bir ilaç bu? „ diye hayretini belirtti. Bu ilacı nelerden yaptığımı sordu. Çok utandım. Söyleyemedim. Nasıl „Isırgandan „ diyebilirdim? Ya bana „Başka bir şey bulamadın mı ilaç yapacak?“ derse;  ayıp olmazmıydı? Ama o gün beni utandırdığını sandığım (Güzeller güzeli dersem darılmazsınız umarım) Isırganın bitkisel iyileştiriciler içinde nerdeyse bir sultan, bir hakan olduğunu görüyorum. Kendime göre ülkemizin ilk on sultan şifalı bitkisi, içeceği ve yiyeceğinin içine koydum. ( Yalnız benim çocuklukta yaptıklarımı sakın denemeyin! Çok zor şartlar altında olmadıkça. İlaç yapmak ( Bilhassa özel konularda) eczacıların, uygulamakta doktorların işidir. Kendi kendimize bulduğumuz panzehir bize zehir olabilir. Yapamadığımız yada iyi bilmediğimiz her işi uzmanına (Ehline) yaptırmak en güzelidir. Ama şuda bir gerçek parmağımız çizilince normal şartlar altında bir operatör (Ameliyatçı) aramamız gerekmiyor. Siz yada bir sağlıkçı bu işi pek ala yapabilirsiniz.   

 

Isırgan her şeyden önce köylerimizde kasabalarımızda toplanarak yemek yapılan, kent pazarlarımızda satılan değerli (Ama değeri çok az bilinen) bir sebzemizdir. Karadenizden Edirmeye kadar,  Doğu Anadoludan İzmire kadar toplanıp kullanılan bir sebzemizdir. Ispanak gibi yemeği, kavurması, böreği ve diğer sebzelerle karışık halde bir çok çeşitte soframıza gelmektedir. Ayrıca çiğ halde ezme salataların içindede tüketilmektedir.

 

Isırgan değişik isimlerdede olsa bütün dünyanın tanıdığı bir bitkidir. Isırgan ısrdığı kaşındıedığı için latincedeÜrtica (Ürtiker Yapan) adıyla anılır.

 

 

IsirganotuBir keresinde, radyoda konuşma yapan bir doktor tarafından (Türkiye' de değil), sahip olduğumuz şifalı bitkilerin en etkililerinden birinin Isırgan Otu (Urtica diocia / urens) olduğu belirtilmişti (Referans1: M. Treben). Eğer ne kadar şifalı olduğunu bilmiş olsaydı, insanlık alemi ısırgan otundan başka hiç bir şey yetiştirmezdi. Ama ne yazık ki, bu gerçek pek az kişi tarafından biliniyor. Isırgan otu, kökünden başlamak üzere, kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı olan bir bitkidir. Eski çağlarda da büyük bir saygınlığa sahipti. Albrecht Dürer (1471 - 1528) bir tablosunda, elinde ısırgan otu olan bir meleğin Tanrı katına uçuşunu canlandırmıştı. İsviçreli botanik bilimci Künzle, bir yazısında, yakıcı özelliği sayesinde (Tüylerde bulunan histamin ve asetilkolin) korunmamış olsaydı, bitkinin kökünün çoktan kurumuş olacağını belirtmişti. Eğer kendini koruyamamış olsaydı, haşerat ve hayvanlar onu çoktan yok etmişlerdi. Büyük ısırgan otu (Urtica diocia L.), çok yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu bazen 1 m'yi geçer, yapraklar koyu yesil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Küçük ısırgan otu (Urtica Urens L.), bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Boyu 60 cm kadar olabilir. Yapraklar açık yeşil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Duvar kenarları ve harabeliklerde bol olarak görünür.Her iki türün de yaprakları 2-4 cm uzunlukta, oval veya kalp biçimindedir. Taze iken deri ile temas edince deride kızartı ve yanma yapar. Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle de bilinir. Ülkemizde (Türkiye)  her iki tür de yetişir.

Yedinci çocuğunu doğurduktan sonra sürekli olarak egzema ile uğraşmak zorunda kalmış olan bir kadına, ısırgan otu çayı içmesini önermiştim (Referans1: M.Treben). Çok kısa sürede egzemalar  iyileşti ve aynı zamanda çekmekte olduğu baş ağrıları da bir daha geri dönmemek üzere yok oldu. Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı da kullanılabilir. Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle bir arada görülürler. Egzemalar genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle tedavi etmek gerekir. Isırgan otu, en başta gelen kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. Böylece, pankreas üzerinde de çok olumlu etkileri olduğu için, ısırgan otu çayı ile kandaki şeker düzeyi düşürülebilir. İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da bitki çayı ile tedavi edilebilir. Aynı zamanda da dışkılama kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir. Bitkinin nasıl bir iyileştirici güce sahip olduğunu öğrendiğimden beri, ilkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü yapmayı alışkanlık haline getirdim (Referans:: M.Treben). Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlayarak içiyorum. Bu tür çay kürlerinden sonra kendimi anlatılamayacak kadar iyi hissediyorum ve her seferinde, alışılmışın üç katı daha fazla çalışabileceğimi sanıyorum. Ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir. Ama duyarlı kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirebilirler.

 

Isırgan otu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir. Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz). Isırgan otu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir. Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. İşte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir. Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalısma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme başlar. Günün birinde, genç bir kadın safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık nedeniyle bana (Referans1: M.Treben) geldi. Sürekli olarak da başı ağrıyordu. Ona ısırgan otu çayı içmesini  önerdim. Bir süre sonra karşılaştığımızda, bitki çayının kendisine ne kadar çabuk yardım ettiğini büyük bir mutlulukla anlattı. Ödemlerde, ısırgan otu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar. Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi ve daha başka ağır kan hastalıklarında yardımcı olur. Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırgan otu çayı içmelidirler. Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur. Tanıdığım bir hanım, ağrılı bir siyatik nedeniyle üç yıldır doktor tedavisindeydi. Altı ay içinde, 200 'er gramlık 6 tam ısırgan otu banyosu aldıktan sonra tüm ağrılarından kurtuldu.

 

Bir zamanlar, saçlarının seyrekliği yüzünden peruk kullanan 50 yaslarında bir kadın tanımıştım (Referans1: M. Treben). Geriye kalan saçlarının kökleri de bu yüzden ölmek üzereydi. Ona, taze ısırgan otu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla başını yıkamasını önerdim. Bu öneriyi uyguladı ve saçlarının canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başladığını haftadan haftaya izleyebildim. Her tür saça özellikle iyi gelen ısırganotu tentürünü herkes kullanabilir. Yolculuklarımda bile, kafamın derisine bu tentürle her gün masaj yaparım (M .Treben). Elde edilen başarının gözden kaçması olanaksızdır. kafa derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak! Damar tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırgan otu çok büyük yardımlar sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, ağer zaman geçirmeden, ısırgan otu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler. Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisidir. Böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak gereklidir. Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir. Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. 51 yaşındaki Bayern’li bir kadın, bir fistül yüzünden, 21 yıl boyunca anlatılamayacak sıkıntılar çekmişti (Referans1: M.Treben). Fistül kadının elmacık kemiğinin üstünde olduğu için, bir ameliyatın tehlikeli olabileceği saptanmıştı. 1978’de bu zavallı kadın, kendisine çok anlayış gösteren bir pratik hekimin tedavisine girmiş. Bu hekim ona, çiğ yiyecekler ve tedavi edici solunum egzersizleri önermiş. Hastalık, sonunda dayanılır bir hal almış, ama yine de tam bir iyileşme olmamış. 1979 Martında hasta, ilk taze ısırganları toplamaya ve her gün içine yarım tatlı kaşığı isveç iksiri eklediği 3 bardak bitki çayını içmeye başlamış. Şöyle diyor kadın: “Tam 14 gün sonra yanağımdaki fistül yok oldu ve hiçbir ağrım kalmadı. Bugüne kadar da hiçbir olumsuz değişiklik olmadı.”

   

IsirganotuIsırgan otunun iyileştirici gücünü bedenlerinde yaşamış kişilerin ne denli çok olduklarını her zaman büyük bir sevinçle işitiyoruz. Bu konu ile ilgili olarak, kısa bir süre önce, her gün ısırgan otu çayı içen bir hanımın mektubu geçti elime (Referans1: M. Treben). Yazdığına göre, yalnızca ağır gündelik işlerin yorgunluğunu üstünden atmakla kalmayıp, işlerinin çokluğu yüzünden bir türlü ilgilenemediği, ağrısı kalçasına kadar vuran bir nasır da bu tedavi sonunda yok olmuş. Aynı biçimde, ameliyat ettirmeye bir türlü karar veremediği bir tırnak mantarı da yok olmuş. Evet, hiçbir zaman yeterince tanıtılamayan, kan temizleyici ve kan yaptırıcı ısırganımız bize böyle yardım ediyor. Başka bir kişi de bana (M.Treben), yıllar yılı acı çekmesine neden olan egzema hastalığından ısırgan otu sayesinde kurtulduğunu yazmıştı. Bir keresinde, yaşlı bir adam ağlayarak bana (M.Treben) geldi. Üç yıl kadar önce grip hastalığına yakalanmış ve o zamandan beri idrarı koyu kahverengi imiş ve dayanılmaz baş ağrıları çekiyormuş. Ne tabletler, ne de iğneler hiçbir düzelme sağlayamamış. Aksine, baş ağrıları gitgide artmış ve artık intiharı bile düşünmeye başlamış. Onu yüreklendirerek, taze ısırgan otunu salık verdim (M.Treben). İki buçuk litre çayı gün boyuna yayarak içmesi gerekiyordu. Dört gün sonra bana telefonla, baş ağrılarının tümüyle yok olduğunu bildirdi. Bir süre sonra da bir tanıdıktan, artık, gribe yakalanmadan önceki halinden de daha sağlıklık olduğu haberini aldım. Siz de, özellikle ilkbaharda, bitkinin taze filizlerini kullanarak, bir doku yaşlanmasını yavaşlatma kürü yapınız. Onun ferahlatıcı etkisiyle şaşıracaksınız.

 

Önemli bir açıklama daha: Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırgan otu dalı hafifçe sürülür. Örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşça sürülür yada hafif hafif vurulur. Bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır. Isırgan otunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır. Böylesi mucizeler yaratan bir şifalı bitkiye sahip olduğumuz için, bu armağanından ötürü Yüce Tanrı’ya şükran duymamız gerekmez mi? Hızlı yaşanılan günümüzde, insanlar hiç fark etmeden onun yanından geçip gidiyorlar ve çok fazla kullanılan ağrı kesici tabletleri yeğliyorlar.

 

Son olarak, beni (M. Treben) çok etkilemiş olan bir olayı da eklemek istiyorum. Küçük kentimizde tanımış olduğum yaşlı bir bayan, bana bir gün, midesinde kanser tümörü olduğunu söyledi. İlerlemiş yaşı nedeniyle, ameliyat olmaya bir türlü karar veremiyordu. İşte o sırada birisi ona ısırgan otu çayı içmesini tavsiye etmiş. Hasta bayan, her gün bahçeye çıkarak, çit boyunca yeşermiş olan bitkiden bir avuç toplamış. Bir süre sonra doktora gittiğinde, adam ona büyük bir şaşkınlıkla sormuş: “ Yoksa ameliyat mı oldunuz? Ama hiçbir yara izi görülmüyor!Tümör tümüyle yok olmuştu ve bu yaşlı bayan, kendisine kalan son yılların tadını sağlıklı olarak çıkarabilme olanağına kavuşmuştu. Ama hastalığın bu kadar ilerlemesini beklemeye hiç gerek yok. Eğer ısırganımızı yalnızca övmekle kalmayıp, onun mucizeler yaratan gücünü çay halinde içecek olursak, bedenimizde hiçbir kötü hastalık oluşamaz. Ayrıca, bir de değerli öğüt: Hemen bugün bir ısırgan otu kürüne başlayınız. Kurutulmuş bitkileri güvenilir bir bitki satıcısından temin edebilirsiniz. Kapılarımızı şifalı bitkilerimize yeniden açalım! İlkbaharda, makas ve eldivenle, Tanrı’nın özgür doğasına koşun. Bitkileri açık havada kendi elinizle toplamanın sizi nasıl sevindireceğini göreceksiniz. Kazanılmış olan deneyimlere göre, kullanılan bitki ne kadar taze olursa, tedavi edici gücü de o kadar fazladır. Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama  en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın. Gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!

Ayrıca ısırgan:

1-     Kanamaları ve burun kanamasını durdurur.

2-     Isırgan otu kaynatılarak içilirse mantar zehirlenmelerine iyi gelir.

3-     Isırgan tohumlarından 10 gr. Havanda dövülüp  kadarı bal yada hunnap şerbeti ile yutulmaya devam edilirse kansere iyi gelir. Ayrıca nefes darlığına ve astıma iyi gelir.

4-     İbni Sina Seratan’ı (kanseri) iyileştirdiğini Kanununda yazmaktadır.

5-     Kanser ve ondan doğan yaralara iyi geldiği bilinmektedir. (!!! Ana tedavi aksatılmamalıdır!!!)

6-     Lapasının ve steril ezmesinin uzun süre yatmaktan oluşan dış deri ülserlerini iyileştirdiği görülmüştür.

7-     Ezilen tohumları ezilerek  inek sütüyle içilirse iktidarsızlığı önler ve zaman içinde afrodizyak etki yapar.

8-     İçten ve dıştan kullanımı yaraların erken kapanıp iyileşmesini sağlar.

9-     Felçli uzuvlar taze ısırganla kamçılanırsa sinilerin uyarılma ve işleve geçmesi artar.

10- Bal ve sirke şerbeti ile içilirse böbreğe dalağa iyi gelir.

11- İyi bir regl (aybaşı) düzenleyicidir.

12- Balgam söktürücüdür.

13- Harici (Dıştan ) uygulaması çıbanları ve sivilceleri iyileştirir.

14- Kulunç ve iç organlarda birikmiş suları (istiska, ödem) dağıtarak iyileştirir. Kanı temizler.

15- Köpek, arı, v.b. hayvan ısırıklarında yaprağından yapılan yakı yararlı olur.

16- Isırgan tohumu, kereviz tohumu ezilerek koyun sütü ile içilirse iktidarsızlığa faydalıdır.(Afrodizyak)

17-  Boğaz ağrılarına ve her çeşit vereme iyi gelir.

18- A ve C vitamini ihtiva eder.

19- Isırganın yemeği göğsü yumuşatır, kara ciğeri ve mideyi temizler. Anne sütünü artırır.

20- Balla macun yapılıp yenildiğinde basura iyi gelir.

21- Eziklerin ve vurukların  üzerine lapası konursa ağrıları dindirir.

22- Koltukaltı iltihabına, dudak ve ağız çıbanlarına, kurdeşene iyi gelir.

23- Ateşi düşürür.

24- Ezilmiş ısırgan bir bezle başa sarılırsa saçları gürleştirir.

25- Yanıkları iyileştirir.

26- Isırgan otundan elde edilen öz kusmaları, mide kramplarını, mide ve barsak gazlarını, halsizliği önler.

27- Köklerinden sarı kök boya elde edilir.

 

Isırgan pazarlarda sebze olarak, aktarlarda kuru yada poşet olarak bulunabilmektedir.

Isırgan her ne kadar bir sebze de olsa ilaç olarak kullanımı için tıbbi tetkikler ve doktor izni almakta yarar vardır. Aşırı böbrek tembelliği ve dializ gibi haller, aşırı prostat, calcium içeren ilaçlarla, aşırı allergen bünyeler, had safhadaki karaciğer yetmezliklerinde diğer bitki ve ilaçlarla karışık alındığında, doktora danışılmalı; bu “ beni tedavi eder” diye doktora gitmekten ve tıbbi tedavi yöntemlerinden vaz geçilmemelidir. (Ayyıldız)

 

Kullanım Biçimleri :

Çay Hazırlamak :

Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırgan otu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır , 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün aralarında tatlandırılmadan içilir. Kokusunu veya tadını rahatsız edici bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.

Kök Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Tohum Çayı: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat önce soğutulmadan içilir.

Isırganotu Tentürü : İlk baharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldiğince ince kıyılır ve bir şişenin boğazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, her gün çalkalanarak güneşte 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir.

El ve Ayak Banyoları : İki avuç dolusu yıkanmış kök, sap ve yaprak, 5 litre soğuk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır. Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.

Saç Yıkamak : 4-5 avuç taze veya kurutulmuş yaprak, 5 litre suya koyulur, ağır ateşte kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök kullanıldığında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmış kök, 10-12 saat soğuk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.

Referanslar:

1-"Gesundheit aus der Apotheke Gottes" "Tanrı'nın Eczanesinden Saglık", Maria Treben 

2-Türkiye'de Bitkilerle Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.

3-"Bir Yudum Sağlık", N.Eröztürk, Anahtar yayınları, İstanbul,2000

4-"Maria Treben's Heilerfolge","Maria Terben'in Tedavi Başarıları", M.Treben,Çev.:N.Eröztürk

5” İbni Sina Kanun-ı Fittıb”

 

 

 

                                                                                                    Mehmet VAROL

                                                                                                        ( Ayyıldız)

 

uggs sko louis vuitton oslo nike sko polo ralph lauren dame louis vuitton norge oakley norge parajumpers norge oakley briller polo ralph lauren salg moncler jakke ray ban solbriller canada goose norge ray ban norge woolrich jakke parajumpers salg

cheap uggs canada ralph lauren canada cheap ugg boots canada polo ralph lauren canada belstaff uk belstaff jacket woolrich sale woolrich uk belstaff sale hollister sydney hollister australia