TUZLU KAHVE
Bölüm I:
Ortak tanıdıklarımız olan bir düğünde,
bir kız ile sohbet etmiştim. Ortam, düğün ortamı olunca, çok az
hatırlıyorum.
Ortak tanıdığımız kişilerle bir sohbette,
bu kızdan bahsettiler. Eskişehirli deyim de, Bulgaristan göçmeni olduğunu
söylemeyim ben size.
Ortak resimlerini inceledim. Ailesi
hakkında, yeterli bilgi aldım. Kızın kişiliğini, ortak yaşadıkları
dönemden, çok çok iyi biliyorlardı.
Eniştemin birisi de, Bulgaristan göçmeni
olduğu ve ailede her iki eniştem ile; hem ağabeylerimden daha iyi
anlaştığım, daha çok sevip saydığım için, Bulgaristan göçmeni olmasını bir
avantaj olarak görüp kız ile telefon görüşmesi yapmaya başladık.
Kısacası, gün geldi...
Kızın ailesi ve kız ile yüz yüze
görüşmeye...
Evlerine vardım.
Babası, ablası, eniştesi ve bir kaç kişi
daha var.
Tanıştıktan kısa bir süre sonra babası ve
eniştesi geleceğimden haberli olmadıkları için önceden söz verdikleri bir
yere gittiler. Birkaç kişi de ayrıldı.
Sadece aile kaldı.
Kız kahve getirdi.
"Acaba aynı kız mı?" diye tereddüte
düştüm.
Bir kahve yapmaya gitmişti, dönüşte kahve
ile gelen kız, son derece şık, nefis figürlerle yürüyen, dokunsan
hoplayacak ceylan gibi olmuş.
Kız uçuyor ama ben de hafiflemeye
başladım.
Tepsiden fincanı altlığı ile aldığımı
hatırlıyorum.
Sehpanın üzerine bıraktım kahveyi.
Ben kızı seyrediyorum.
Gözleri " evet... evet... evet... " diyor
ama bir farklı diyor...
Kahveye uzandım. Kızın neresine
bakacağımı şaşırdım. Her tarafı fıkır fıkır olduğu kadar samimi, içten ve
yapmacık değil. Gerçekten heyecanlı. Kalp atışlarını yürürken sekmesinden
duyuyordum.
İnce, narin, uzun boylu ve gerçekten de
sülalenin güzeli.
Bölüm II:
Çok uzun telefon görüşmelerimizden ve
ortak güvenilir tanıdığımızdan, birbirimiz hakkında yeterince bilgi
sahibiyiz ama her ikimizde de umduğumuzdan daha iyi şeyler bulmanın
heyecanı var.
Beynimi cimcikledim.
"Oğlum George (.....) , hemen teslim
olma. Ağır otur, batman götür." diye kendimi uyardım. Ciddi bir poz
takındım.
Kızdan başkası ile ilgilenmediğim
anlaşılınca, ablalarının hal hatırını sorarken kahveyi yudumladım.
O güne kadar böyle birşey olduğunu ve
kahveye tuz atıldığını da hiç duymadım.
İçimden "Bir garip şeyler var bunun
içinde yaa..." deyip kısa bir muhakeme yaptım.
Hiç ses çıkarmasam mı acaba?
Yoksa?
Kızı yanıma çağırdım.
"Lütfen şu fincandan bir yudum alır
mısın! Bizde adettir! " deyince kız güldü ve mutfağa kaçtı.
Odadaki diğer kişiler kahkahayı
bastılar.
" Sen bize damat olamazsın! "
dediler.
Daha olayı tam anlayamamıştım ki
birisi açıklama yaptı.
" Bizde adettir. Kız bakmaya gelen
damat adayını testlerden birisi de budur. Tuzlu kahve verilir. Eğer o
kişi hiç ses çıkarmadan bu kahveyi içer tabağına kor ise bu kişi
kolay anlaşılabilen, bulduğu ile yetinen, kötülükleri göz ardı eden,
yumuşak başlı ve iyi bir eş olur. Yok, bu kahvede birşey var der ya da
kahveyi içmezse..." Bunun da özelliklerini saydı ve "o kişiye kız
vermeyiz" dediler.
Baktım iş kötüye gidiyor...
" Ben bu kahvede birşey var demedim.
Veya bu kahveyi içmem de demiyorum. Bizde de adettir. Oğlan kızı
beğenmişse kahvenin ikinci yudumunu kız alır. "
(İyi kıvırıyorum ama bakalım ne
olacak...)
Derken kız elinde tepsi ile odaya
girdi.
Yeni bir fincan kahve.
O da ne ?
Kız yine elbise değişmiş...
Bu kez allı güllü, bahar gibi ama
zerafetinden iz yok.
Halen anlayamıyorum. O kadar kısa
sürede bu elbiseleri nasıl değiştirebiliyordu? Neden değiştiriyordu.
Anlaşıldı ki bu iş kolay değil.
Telefonla görüşmekle tanınmıyor hiç kimse. Sevmek başka anlaşmak başka
oluyor. Teknolojinin altıncı hissi yok. Buna şahit olan bilir.
... Her ikimiz de tamamdık aslında...
Halen o kız da anlayamadı...
Aracı olan çok sevip saydığım aile
de...
Neden o kız ile evlenemedim !
Benim yazgım muhacir değilmiş ama onun yazgısı Kayseriyeymiş. Geçenlerde telefonum çaldı. Şaşırdım. Kayseriye tayinini istediğini söyledi, isteyeni varmış evlilik kararı vermiş. Bense ona çocuğumun olduğunu söyledim. İkimizde birbirimize mutluluk dileyerek telefonu kapattık.
İşte böyle, Bulgaristan göçmeni,
güzel bir kızın elinden içtiğim tuzlu kahvenin hikayesi.
Not: Bu anıyı anlatan ben Muharrem, hikayenin kahramanı Kızılören.NET anılar sayfasından etkilendiği için bu anısını paylaşmak istedi. Hikayede de geçtiği gibi kendisi şu anda evli ve çocuk sahibi olduğu için ismi hiç bir şekilde açıklanmayacaktır. Yorumlarınızı forum bölümüne yazınız... |